Kozmik muharriri Hakkı Özdal, iktidarın seçim kazanmaya odaklandığını ve “çatlak seslere tahammülünün olmadığını” tabir etti. Özdal, Sabah müellifi Dilek Güngör’ün MÜSİAD liderine “aklı karışmış, TÜSİAD’vari konuşuyor” çıkışını da bu çerçevede “Medyası gereğini yapıyor” kelamlarıyla kıymetlendirdi.
“Saray rejiminin iktisat katibi” diye isimlendirdiği Güngör’ün daha evvel de TOBB ve İSO liderleri için “eski kaşarlar” diye yazdığını hatırlatan Özdal “tül bir defa daha kalktı ve MÜSİAD etraflarında bile ‘endişe’ dolu beklentiler olduğu görüldü. Bunu takip etmeli…” diye yazdı.
Hakkı Özdal’ın “MÜSİAD’ı TÜSİAD’vari açıklamalara iten ne?” başlıklı yazısının ilgili kısmı şöyle:
“Peki MÜSİAD Lideri ne diyor da Sabah kurmayları bu kadar kızıyor?
Öncelikle, Merkez Bankasının bir yılı aşkın müddettir uyguladığı faiz siyasetini ve bir bütün olarak ‘Türkiye iktisat modeli’ni eleştiren, bu yanıyla daha çok büyük sermayenin, TÜSİAD’ın teklif ve tenkitleri çerçevesinde yayın yapan gazete aracılığıyla veriyor bildirilerini Asmalı; Dünya Muhabiri Merve Yiğitcan’a konuşuyor.
Ticari kredilerde yaşanan ‘sıkılaşmaya’ dikkat çekiyor. Faiz indirimlerine karşın bunun kredilere yansımadığını, MB’nin yaptırımları nedeniyle özel bankaların kredi faizlerini hafif aşağı çektiklerini lakin bu defa de kredi musluklarını büsbütün kıstıklarını söylüyor. ‘Kredi sistemleri şu anda durmuş durumda’ diyor, ‘Bu tıkanma iktisadi faaliyetleri de dizginliyor… Gerçek bölüm uzun vadeli finansmana erişemiyor, uzun vadeli projelere girmek istemiyor’ diyor. Ve nihayet, şunları söylüyor: ‘Maalesef Türkiye iktisadı aşikâr aralıklarla krediye/faize dayalı sistem tıkanıklıklarını yaşamak durumunda kalıyor. (…) Faizi ülke gündemimizden çıkaralım. 5-6 ay unutalım, artık faizi konuşmayalım, önümüze bakalım.’
Bunlar şu anda Erdoğan’ın en son duymak isteyeceği şeyler tahminen de. MÜSİAD Lideri da Erdoğan’a muhalefet olsun diye söylemiyor alışılmış; lakin aşikâr ki kredi piyasası onu bu kelamları söylemek zorunda bırakıyor.
Geçtiğimiz aralık ayında da, MB’nin üst üste 4. faiz indirim kararından sonra TOBB, TESK, TÜSİAD ve MÜSİAD, “Türkiye’nin önceliği fiyat istikrarı” başlıklı bir açıklama yayımlamış ve şahsen Erdoğan’a seslenerek önceliğin enflasyonla gayrete verilmesini talep etmişti. Bu açıklamadan birkaç gün sonra ATV-A Haber ortak yayınına çıkan Erdoğan, adeti olduğu üzere TÜSİAD’a çok sert çıkışmış [Demek ki sen ne yerlisin ne ulusal. Biz has bir iktisat modeli inşa ediyoruz. Ülkemizin ekonomik bağımsızlığı için çalışıyoruz]; TOBB’ye de ‘Bakıyorsunuz Türkiye’nin en değerli kuruluşu, Odalar ve Borsalar Birliği garip garip açıklama yapıyor. Ona bağlı kuruluşlar buna emsal açıklamalar yapıyor’ diye çıkışmıştı.
TOBB Lideri Rifat Hisarcıklıoğlu 17 Aralık’ta Twitter’da ‘Piyasalarda yaşanan çalkantı ve döviz kurlarının geldiği düzey birçok firmamızı endişelendiriyor ve olumsuz etkiliyor. Piyasaların acilen istikrara kavuşmasını sağlayacak acil tedbirler alınmasını ve öngörülebilirliğin temin edilmesini bekliyoruz’ diye yazmış; İSO Lideri Erdal Bahçıvan ise tıpkı gün ‘Dün faiz indirimine giden Merkez Bankasının, bugün elindeki değerli döviz kaynaklarını piyasaya sürmesini şaşkınlıkla izliyoruz’ bildirisini atmıştı. Erdoğan TÜSİAD’la birlikte yaptıkları açıklamanın yanı sıra bu kelamlara reaksiyon gösteriyor ve ‘yerli-milli’ çizgisi çekerek bir yandan da bu sermaye temsilcilerine gözdağı veriyordu.
Nitekim Erdoğan’ın ATV-A Haber yayınına katıldığı gün, birebir kümenin Sabah gazetesinde Dilek Güngör’ün ‘Eski kaşarlar’ başlıklı yazısı yayımlanmıştı. Bu hoyrat başlık, direkt TOBB ve İSO liderlerini gaye alıyordu. Biri makarna öteki peynir satan bu işverenlerin perakende fiyatlarını gösterip istikrar istiyorsanız evvel siz fiyat düşürün demeye getiriyor; fakat iş dünyasının bu iki havalı ismine ‘eski kaşar’ lakabını çarçabuk takabiliyordu. Sabah müellifinin bu cüreti nereden aldığı gereğince açık. Esasen Türk burjuvazisinin bu iki ‘ak saçlısı’ da maruz kaldıkları küçük düşürücü tabir için dönüp ‘o nasıl söz’ bile diyemedi. TÜSİAD’la ayrışma iletisini aldılar ve buna uygun davranma yolunu seçtiler.
Aynı Dilek Güngör’ün evvelki gün MÜSİAD Liderini eleştirmesine bu hafızayla bakmalı.
Aslında Erdoğan-AKP rejiminin ‘medya’ ile kurduğu münasebetin mahiyeti göz önünde bulundurulursa ‘eleştiri’ sözcüğü biraz safça kalıyor. Çünkü bu gazetelerden istikamet/ayar veriliyor, sopa sallanıyor, operasyonlar yapılıyor. Erdoğan’ın, TV’deki bir Saray spotu yayınında, vaktiyle ‘amiral gemisi’ diye anılan gazetenin kıdemli müelliflerine yıkıcı bir hiyerarşik aralıktan hatırlattığı üzere, vazifelerini –gereğini- yapıyorlar. Tenkit değil de lisana dolama yaptıkları. ‘Radara’ girenlere çeşitli tonlarda ihtarlar.
Dolayısıyla şöyle bir ‘an’ zuhur ediyor: Saray rejiminin merkez yayın organlarından birindeki iktisat katibi, Saray rejiminin neredeyse 30 yıllık inşasının esas müttefiklerinden birine, ‘İslami sermaye’nin en büyük örgütüne, parmak sallıyor.
Bu, birebir vakitte politik bir meydan okumadır kuşkusuz ve Türkiye burjuvazisinin çeşitli katmanlarının müstakbel ‘seçim’ ya da yol ayrımında kaldığı huzursuz ve/ya tereddütlü duruma önlem niteliğindedir.
Dilek Güngör ‘Bence MÜSİAD’ın başı son günlerde biraz karışmış!’ diye başlıyor bu bahse: ‘Başkan Asmalı yeni modeli desteklemiyor muydu, anlamadım ne değişti de dün çıkıp ‘Artık faiz konuşmaktan yorulduk’ filan demeye başladı.’
Tam da Erdoğan, enflasyonda baz tesirine bağlı gerilemeye işaret ederek ‘Gördünüz mü faizi düşürdük enflasyon da düştü’ demeye hazırlanırken, ‘Faizi gündemimizden çıkaralım’ da ne demek!
Güngör sürat kesmiyor: ‘MÜSİAD’ı TÜSİAD’vari açıklamalara iten etken ne’ diye soruyor; ‘Gözünüzü kapatıp açıklamaları dinleseniz TÜSİAD’ın söylediğini sanırsınız. Haydi bankalardan parayı ucuza alıp dövize cukkalayan büyükbaşlar rahatsız da, üyelerinin büyük kısmı KOBİ olan MÜSİAD’a ne oluyor?’
Saray, büsbütün seçim kazanmaya odaklı bir siyaset paketi uygularken, kendi organik sermaye etrafları de dahil hiçbir çatlak ses istemiyor. Medyası ‘Gereğini yapıyor.’ MÜSİAD muhtemelen geri adım atacak, sessizliğe bürünecektir. Ancak tül bir defa daha kalktı ve MÜSİAD etraflarında bile ‘endişe’ dolu beklentiler olduğu görüldü. Bunu takip etmeli…” (YAZININ TAMAMI)